Yaşamın her alanına sızmış sistematik eşitsizliklerin, kadına şiddetin ve zorbalığın azalmaksızın gitgide daha yoğun hissedildiği ülkemizde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün önemi çok büyük. Milyonlarca kadının dayanışmalarını ve hak mücadelelerini kamusal alana taşıdığı bu günün ruhuna uygun bir film izlemek istiyorsanız doğru yerdesiniz. JustWatch olarak Türkiye’deki streaming platformları üzerinden izleyebileceğiniz 8 filmi bir araya getirdik.
Aaahh Belinda (1986)
MUBI Türkiye bu yıl 8 Mart’a özel Türkiye sinemasının en başarılı kadın yıldızlarından Müjde Ar’a odaklanan bir seçkiyle karşımızda. Kuralları Baştan Yazmak başlıklı seçkide yer alan filmlerden bir tanesi de Aaahh Belinda. Yönetmenliğini Atıf Yılmaz’ın üstlendiği filmde Ar, bir şampuan reklamında evli, çocuklu bir ev kadınını canlandıran ve bir sabah kalktığında kendisini bu hayatı gerçekten yaşarken bulan tiyatro oyuncusu Serap’ı canlandırıyor. Etrafında hiç kimse başına gelenlere inanmayan Serap’ın hikâyesi, farklı sosyal çevrelerdeki kadınların gündelik yaşamlarında maruz kaldıkları sıkıntılara sınıfsal bir bakış da atıyor.
Orlando (1992)
İngiliz yönetmen Sally Potter’ın Virginia Woolf’un kült romanı Orlando’nun sinema uyarlaması da feminist sinemanın tartışmasız başyapıtları arasında kabul ediliyor. Film, hayatına Kraliçe Elizabeth döneminde zengin bir aristokrat olarak başlayan ancak bir türlü yaşlanmayan ve bir sabah kalktığında kadının bedenine sahip olduğunu fark eden Orlando’nun 400 yıllık öyküsünü takip ediyor. Genç Tilda Swinton’ın androjen dış görünüşüyle Orlando’nun değişimini etkileyici bir şekilde ekrana taşıdığı film özellikle cinsiyet rollerinin tarihsel anlamı ve evrimi açısından önemli bir anlatıya sahip.
Frida (2002)
Julie Taymor’ın Meksikalı ressam Frida Kahlo’nun yaşamöyküsünü anlattığı film konvansiyonel bir biyografi olsa da başroldeki Salma Hayek’in duygu yüklü ve etkileyici performansıyla benzerlerinden sıyrılmayı başarıyor. 18 yaşında geçirdiği trajik trafik kazasının sanatı ve yaşamı üzerindeki etkilerinden Diego Rivera’yla inişli çıkışlı beraberliğine, Frida Kahlo’nun kapsamlı ve derinlikli bir portresini çizen film, yaratıcılığını acısıyla ve dayanıklılığıyla besleyen bu sanatçı figürüyle seyircisine de ilham veriyor.
Little Women (2019)
Bağımsız Amerikan filmlerinde rol alarak başladığı sinema kariyerine yönetmen olarak devam eden Greta Gerwig, ikinci uzun metrajı Little Women’la, Louisa May Acott’un aynı adlı klasiğine modern bir yorum getirmişti. Başrollerinde Saoirse Ronan, Timothée Chalamet, Florence Pugh, Emma Watson, Laura Dern ve Meryl Streep gibi yıldızların yer aldığı oyuncu kadrosuyla dikkat çeken film 6 dalda Oscar’a aday gösterildi. Little Women, bir önceki filmine kıyaslandığında bir ansambl kadroyla, daha büyük bir prodüksiyonun altından kalkmayı başaran Gerwig’in yönetmen olarak konumunu da sağlamlaştırmış oldu.
Never Rarely Sometimes Always (2020)
Son dönemlerde ülkemiz dahil olmak üzere kürtaj karşıtı politikaların kadınlar üstünde baskısının beyazperdeye da yansıdığını söylemek mümkün. Genellikle bu süreçte kadınların yaşadığı fiziksel ve psikolojik zorlukların daha sansasyonel ve çarpıcı bir dille anlatıldığı “kürtaj filmlerinin” aksine Eliza Hittman imzalı Never Rarely Sometimes Always şefkatli ve hassas bakışıyla farkını ortaya koyuyor. Hamile olduğunu öğrenen 17 yaşındaki Autumn’un Pennsylvania’da aile izni olmadan kürtaja izin verilmediği için kuzeniyle beraber kürtaj olmak adına New York’a gitmesini konu edinen film, kürtajla ilgili tüm sinema klişelerinden ustalıkla sıyrılmayı başarıyor.
Corsage (2022)
Marie Kreutzer’in Avusturya-Macaristan’ın ikonik İmparatoriçesi Elisabeth’i, nam-ı diğer Sissi’yi merkezine alan tarihsel biyografisi, anakronik müzikleri ve yaratıcı görsel dünyasıyla Sofia Coppola’nın Marie Antoinette’ini akla getiren bir film. Sissi rolünde Vicky Krieps’e Cannes’da Belirli Bir Bakış seçkisinde En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran Corsage, zorla sokulmaya çalıştığı kalıplardan özgürleşmenin yolunu arayan Elisabeth’in, bugün bile birçok kadının hayatında yankı bulan isyanını anlatıyor.
How to Have Sex (2023)
Molly Manning Walker’ın ilk uzun metrajı How to Have Sex, yaz tatillerini Girit adasında geçirme planı yapan 16 yaşındaki üç genç kızı merkezine alıyor. Sabahtan akşama durmaksızın içki içen ve partileyen gençlerin tatillerindeki en önemli hedefleriyse biriyle sevişmek! Dışardan son derece girişken ve rahat biriymiş izlenimi veren Tara’nın bu süreçte yaşadığı travmaları ve kendini keşfetme sürecini ele alan filmde yönetmen, rızanın değişken doğasını ele alırken, ana karakterine karşı hem duyarlı hem de mesafeli bir bakış açısıyla yaklaşıyor.
Anatomie d’une chute (2023)
Geçtiğimiz yılın şüphesiz en çok konuşulan filmlerinden biri olan Anatomie d’une chute, balkondan düşüp ölen kocasını öldürmekle suçlanan roman yazarı Sandra’nın masumiyetini kanıtlama mücadelesine odaklanıyor. Dışardan bakıldığında “mahkeme filmi” kategorisine kolaylıkla girebilecek film aslında Sandra’nın bir anne ve eş olarak zayıf yönlerinin nasıl aleyhine kullanılabileceğini göstermesi açısından çok anlamlı zira hukuk sisteminin temelinde patriyarkal düzenin bir izdüşümü olduğunu ortaya koyuyor.