2020’li yıllarda “yeniden doğuş”unu yaşayan sinematik türlerden biri de hiç şüphesiz erotik gerilim. Son dönemde popüler olan Babygirl, Saltburn ve Deep Water gibi filmlerle beraber günümüz seyircisinin de geçmiş örneklerini keşfe çıktığı erotiik gerilim türü büyük oranda seksenli yıllara damga vurmuştu.
Brian De Palma, Paul Verhoeven ve Adrian Lyne gibi yönetmenlerle özdeşleşen tür seyirci üzerindeki etkisini doksanlı yıllarda da sürdürmeye devam etti. Bugün femme fatale gibi türün ikonik motiflerinin feminist ve kuir perspektiflerden yeniden yorumlandığı günümüzde erotik gerilim klasikleri de masaya yatırılıyor. Biz de JustWatch ekibi olarak bu vesileyle ikinci baharını yaşayan erotik gerilim türüyle özdeşleşmiş ikonik filmleri bir araya getirdik.
American Gigolo (1980)
Gerek senarist gerek yönetmen olarak son derece uzun soluklu bir kariyere sahip olan Paul Schrader, American Gigolo’yla erkek cinselliğini farklı bir bağlamda ele alan oldukça özgün ve güçlü bir atmosfere sahip bir neo-noir’a imza attı. Richard Gere’in erkek oyuncu olarak Hollywood’daki potansiyelini ortaya koyan film, Los Angeles’ta jigololuk yapan Julian Kay’i merkezine alıyor. Oldukça rafine zevkleri olan ve lüks bir yaşam süren Julian’ın, kendisinden yaşça büyük kadınlarla beraber olarak hayatını sürdürdüğünü izliyoruz. Sonrasında beraber olduğu kadınlardan birinin öldürüldüğünü öğrenen Judy, şüpheli olarak tüm oklar kendisini gösterince adını temize çıkarmak için çabalıyor. Schrader’ın ustalıklı kamerasıyla Los Angeles gecelerinin tutku dolu bir havaya büründüğü filmi, Giorgio Moroder ve Blondie’nin şarkıları da apayrı bir seviyeye taşıyor.
Dressed to Kill (1980)
Brian de Palma’nın, Alfred Hitchcock’un Psycho’suna hem anlatısal hem de estetik açıdan saygı duruşunda bulunduğu filmi Dressed to Kill, cinsel ve psikolojik gerilimin ana akım sinemada kendine yer bulabildiği yapımların en dikkat çeken örneklerinden bir tanesi. Başrollerinde Angie Dickinson, Nancy Allen ve Michael Caine’in yer aldığı film Kate Miller isminde, cinsel tatminsizlik yaşayan bir kadının, tanımadığı bir adamla beraber olduktan sonra gizemli bir sarışın kadın tarafından öldürülmesi etrafında şekilleniyor. Kate’nin öldürülmesine şahit olan seks işçisi Liz, katilin bir sonraki hedefi hâline gelince, Liz Kate’in oğlu Peter’la beraber onu yakalamak için harekete geçiyor. De Palma’nın split-diopter kullanımından, filmi şekillendiren ikilik temasına kadar son derece stilize bir görsel dil kullanımını tercih ettiği film, cinsel kimlik temsilleri açısından bazı tartışmalara da konu olmuştu.
Body Heat (1981)
Lawrence Kasdan’ın ismi bugün büyük ölçüde Star Wars serisiyle ilişkilendirilse de yönetmen ilk uzun metrajı Body Heat’de çok daha farklı tarzda bir yapıma imza atmıştı. Başrollerinde William Hurt, Kathleen Turner ve Richard Crenna’nın oynadığı yapım esasen Billy Wilder’ın Double Indemnity filminden (ve onun da uyarlandığı James M. Cain’ın romanından) ilham alıyor. Kırklı ve ellili yılların film-noir’larını aratmayan mizansenleri, diyalogları ve performanslarıyla dikkat çeken filmde Ned isminde çapkın bir avukatın, iş adamı Edmund Walker’ın genç karısı Matty’yle evlilik dışı bir ilişki yaşamasını izliyoruz. Matty ve Ned’in ayrıntılı ve sinsi bir planla Edmund’un servetine el koyma çabalarının sonrasında çok daha karanlık ve çetrefil bir hâl aldığı film, sonrasında çekilecek birçok erotik gerilimi etkileyecek şekilde çarpıcı bir femme fatale figürü ortaya koymuştu.
Fatal Attraction (1987)
Seksenli yıllarda yukarı adlarını andığımız münferit örnekler olsa da “erotik gerilim furyasını” esas başlatan film Adrian Lyne’ın yönettiği ve senaryosunu James Dearden’ın kendi kısa filmi Diversion’dan hareketle kaleme aldığı Fatal Attraction oldu. Vizyona girdiği dönemde evlilik dışı ilişkiler, kadın - erkek rolleri, aldatma, sadakat gibi konular etrafında birçok tartışmaya da vesile olan filmin başrollerinde Michael Douglas, Anne Archer ve Glenn Close yer alıyor. Film, New Yorklu başarılı avukat Dan Gallagher’ın hayatının, tek gecelik ilişki yaşadığı Alex isminde bir kadın yüzünden geri dönülmez biçimde kontrolden çıkmasını konu ediniyor. Alex’in, Dan’in özel yaşamına giderek daha çok sataştığı ve saldırganlaştığı filmin, kadın karakterini özellikle şeytanlaştırması sebebiyle bugünün seyircisi tarafından farklı bir şekilde yorumlanması kuvvetle muhtemel. Ama vizyona girdiği dönemde gişede büyük bir fenomene dönüştüğünü ve En İyi Film de dahil olmak üzere 6 Oscar adaylığı kazandığını da not düşelim.
Basic Instinct (1992)
Erotik gerilim denilince birçok sinemaseverin aklına gelecek ilk film şeklinde tanımlayabileceğimiz Basic Instinct, bu türün ustası olarak kabul edilen Paul Verhoeven’in imzasını taşıyor. Fatal Attraction’ın estirdiği rüzgârı arkasına alan Michael Douglas’a ise Sharon Stone eşlik ediyor. Filmde, buz kıracağı saplanarak öldürülen bir rock yıldızının katilini bulmaya çalışan komiser Nick Curran’ı takip ediyoruz. Soruşturmanın baş şüphelisi ise, cinayeti kitabında aynı şekilde tasvir eden ve kurbanın sevgilisi olan polisiye roman yazarı Catherine Tramell’dan başkası değil. Catherine’in umursamaz ve tehditkâr tavırları Nick’in işini gitgide zorlaştırırken, vakayı esas karmaşık hâle getiren ikilinin arasındaki cinsel çekim oluyor elbette. Gerek kuir aktivistlerin film karşısındaki tepkileri gerek Sharon Stone’un meşhur sorgu sahnesi hakkındaki tartışmalı açıklamaları olsun, Basic Instinct hakkındaki tartışmalar ölçüsünde kültleşmiş bir erotik gerilim ve hâlen bu bağlamda güncelliğini korumaya devam ediyor.
Exotica (1994)
Daha çok Kanada’da ve sanat sineması çevrelerinde tanınan Atom Egoyan’ın doksanlı yıllarda büyük bir gişe başarısı elde eden Exotica’sı da önemli erotik gerilimlerden bir tanesi. Başrollerinde Bruce Greenwood, Mia Kirshner, Don McKellar, Arsinée Khanjian ve Elias Koteas’ın yer aldığı film gösterime girdiği yıl Cannes Film Festivali’nde FIPRESCI ödülünü layık görülmüştü. Filme adını da veren Exotica isimli bir striptiz kulübünü merkezine alan film, kulübe sürekli gelip aynı dansçının kendisine kucak dansı yapmasını isteyen Francis Brown’ı takip ediyor. Francis’in Christina’ya yönelik takıntısının arka planının yavaş yavaş ortaya çıktığı film, erotik gerilim türünün motiflerini kullanması, ancak bunları beklenmedik noktalara çekmesi bakımından oldukça özgün bir yapım. Yoğun tutkular, takıntılar ve kıskanç duygusunun insana neler yaptırabileceği üzerine kafa yoran Exotica, erotik gerilim türüyle ilişkilendirilen birçok yapımın aksine derinlikli karakter portreleri çizmeyi de başarıyor.
The Last Seduction (1994)
Doksanlı yıllarda seyircide yankı bulan, ama genelde Basic Instinct’in gölgesinde kaldığını söyleyebileceğimiz The Last Seduction filmi ise John Dahl’ın imzasını taşıyor. Türle ilişkilendirilen birçok yapımın aksine ana karakter olarak derinlikli bir kadın karakteri merkezine alan ve onu neredeyse bir anti kahraman olarak işleyen The Last Seduction, bu açıdan yıllar içindeki popülerliğini kaybetmeyen bir yapım. Başrollerinde Linda Fiorentino, Peter Berg ve Bill Pullman’ı izlediğimiz filmde borçlarını kapatmak için kokain satan doktor kocasından para çalıp kaçan ve kendisine yeni bir kimlik edinen Bridget’i takip ediyor. Bridget, geçmiş yaşamından tamamen kurtulma planlarına kaçışı sırasında tanıştığı Clay isimli bir adamı dâhil ediyor. Cinselliğini açıkça ifade eden ve bunu kullanmaktan çekinmeyen kadınların cezalandırıldığı bir tür çerçevesi içinde The Last Seduction kesinlikle benzerlerinden ayrılıyor.
Crash (1996)
Arabalara (ve araba kazalarına) karşı neredeyse fetiş düzeyinde ilgi duyan bir grup insanı takip ettiğimiz Crash, erotik gerilim türünün vazgeçilmez klasiklerinden. Body horror türü denince ilk akla gelen yönetmen David Cronenberg’in imzasını taşıyan film, yazar J. G. Ballard’ın aynı adlı romanının beyazperde uyarlaması. Başrollerinde James Spader, Holly Hunter, Elias Koteas, Deborah Kara Unger ve Rosanna Arquette’in yer aldığı film aynı yıl Cannes Film Festivali’nde Özel Jüri Ödülü’ne layık görülmüştü. Kendisini araba kazalarından, yaralardan ve bedendeki kusurlardan cinsel haz duyan bir gruba dâhil olan film yapımcısı James Ballard’ı, grubun liderlerinden Vaughan’ı ve diğer üyelerinin fantezilerini merkezine alıyor. Cronenberg’in kamerasıyla insan bedeni kadar, araba iskeletini de bir haz nesnesi getirmeye başardığı film bugün bile etkisinden hiçbir şey kaybetmemesi ve hatta Julia Ducournau gibi yeni kuşak sinemacılara da ilham vermesi açısından özel bir konuma sahip.
Tüm zamanların en iyi erotik gerilimlerini Türkiye’den çevrimiçi izleyin
Erotik gerilim türüne ilgi duyuyorsanız ve türle ilişkilendirilen en ikonik yapımları keşfetmek istiyorsanız doğru adrestesiniz. JustWatch olarak hazırladığımız rehberde yer alan tüm filmleri Türkiye’de hangi platformlar üzerinden erişiminiz olduğuna göz atın. Filtreleme özelliği sayesinde kiralama, satın alma veya abonelik seçenekleri arasından dilediğinizi seçin.