Başarılı bir film farklı bir dönem ve yeni bir izleyici kuşağı için yeniden yapılırken bazen ortaya çok daha iyi bir sonuç çıkar. Bazen de fazla beğenilmemiş, ilgi çekmemiş bir filmin özünü oluşturan fikir ya da hikâyesinin kimi unsurları çok farklı bir yapımın temelini oluşturur. Ancak orijinal filmin başarısını gölgede bırakan yeniden yapımlara o kadar da sık rastlanmıyor. Bu listede, sinema tarihinin farklı dönemlerinde çekilen ve zamanla birer klasiğe dönüşen yeniden yapımları, temel aldıkları orijinal filmlerle karşılaştırarak ele alıyoruz. Orijinalin mi yoksa yeniden yapımın mı daha iyi olduğu konusunda nihai karar tabii ki sizin…
The Maltese Falcon (1941)
1931’de Roy Del Ruth’un yönettiği aynı adlı filmin yeniden yapımı olan John Huston imzalı The Maltese Falcon (1941), pek çoklarına göre sinema tarihinin en iyi film noir’larının başında gelir. Dashiell Hammett’ın popüler suç romanından uyarlanan filmde başrolleri Humphrey Bogart, Mary Astor ve Peter Lorre paylaşmaktadır. Özel dedektif Sam Spade’in gizemli Brigid O'Shaughnessy tarafından kaybolan kız kardeşini bulmak üzere işe alınmasıyla başlayan filmde Spade, olayı araştırdıkça karmaşık bir olaylar zincirinin içine doğru çekildiğini hisseder. Sert dedektif karakteriyle, büyüleyici femme fatale’iyle, keskin diyaloglarıyla ve etkileyici siyah-beyaz görüntüleriyle film noir türünü tanımlayan filmlerden biri olan The Maltese Falcon, 1940’lardan bu yana “sinema tarihinin en iyi filmleri” listelerinin de gediklileri arasında yer alıyor.
Imitation of Life (1959)
Douglas Sirk’ün başyapıtlarından Imitation of Life (1959), John M. Stahl’ın 1934 tarihli filminin yeniden yapımıdır. Beyaz bir oyuncu olan Lora Meredith’i, onun yanında çalışmaya başlayan siyah bir kadını ve kadının melez kızı Sarah Jane’i merkezine alan film, Amerikan toplumundaki ırkçılığa, muhafazakârlığa ve sınıfsal çelişkilere dair duygusal gücü yüksek bir melodramdır. Dönemin büyük yıldızı Lana Turner’a eşlik eden Juanita Moore ve Susan Kohner’a Oscar adaylıkları kazandıran film, ilerleyen yıllarda kimlik, ırk ve feminizm çalışmalarının sık sık referans verdiği bir yapım olur. Imitation of Life ayrıca Rainer Werner Fassbinder’den Todd Haynes’e, Pedro Almodóvar’dan John Waters’a pek çok büyük sinemacıya ilham kaynağı olmuştur.
The Thing (1982)
John Carpenter’ın 1982 tarihli kült korku filmi The Thing, 1951 yapımı siyah-beyaz The Thing from Another World filmiyle aynı eserden, John W. Campbell Jr.’ın kısa romanından uyarlanmıştır. Film, insanların bedenlerini ele geçiren uzaylı bir yaratığın Antarktika’daki bir askerî üsteki görevlilere dehşet saçmasını konu alır. Soğuk Savaş halet-i ruhiyesinin hâkim olduğu 1951 tarihli bilimkurgu filmine kıyasla Carpenter’ın filmi paranoyanın ve psikolojik gerilimin dozunu arttırır, yer yer fantastik sinemaya ve body horror’a meyleder. Etkileyici görsel dünyasıyla, sarsıcı şiddet sahneleriyle, Carpenter’ın kendi bestelediği müzikleriyle ve elbette başroldeki Kurt Russell’ın muhteşem performansıyla The Thing, bugün hâlâ sinema tarihinin en iyi korku filmlerinden biri kabul ediliyor.
Scarface (1983)
Howard Hawks ve Richard Rosson’ın birlikte yönettiği Scarface (1932) sansürle boğuşmuş, şiddeti resmetme biçimiyle tartışmaların odağı olmuş ve yapıldığı dönemde çok ilgi çekmiş bir gangster filmidir. Yine de, elli yıl sonra çekilen aynı adlı Brian de Palma filmi içerdiği şiddet dozajıyla, Amerikan Rüyası’na yönelik eleştirel bakışıyla ve Al Pacino’nun dizginsiz oyunculuğuyla çok daha yaygın bir kültürel etki yaratmıştır. Küba göçmeni Tony Montana’nın toplumun en dibinden en tepesine uzanan kanlı yolculuğunu gösterişli bir görsel yapıyla, aşırıya kaçmaktan çekinmeyen enerjik bir üslupla anlatan Scarface (1983), özellikle şiddetin doruk noktasına ulaştığı finaliyle hafızalara kazınmış bir suç filmi efsanesidir.
Fatal Attraction (1987)
1979 tarihli kısa film Diversion, yaşadığı tek gecelik ilişkinin ardından hayatı altüst olan evli bir adama odaklanır. Adrian Lyne’ın Fatal Attraction’ı (1987) aynı öyküyü işlemekle birlikte çok daha geniş kitlelere ulaşır ve 80’li yılların en başarılı erotik gerilimlerinden biri olur. Başrolleri paylaşan Michael Douglas, Glenn Close ve Anne Archer’ın unutulmaz performanslar ortaya koyduğu film, En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Kadın Oyuncu dahil altı dalda Oscar’a aday gösterilir. Fatal Attraction özellikle Glenn Close’un canlandırdığı femme fatale Alex Forrest’ı ele alma biçimiyle tartışma da yaratmıştır ancak Lyne’ın filmi bugün hâlâ etkileyiciliğinden bir şey yitirmemiş bir neo noir örneğidir.
Heat (1995)
Aksiyon sinemasının kendine özgü auteur’ü Michael Mann, 1989’da televizyon için yaptığı L.A. Takedown filmini 1995’te daha ünlü oyuncular ve çok daha büyük bir bütçeyle yeniden çekerken, tüm zamanların en ikonik suç filmlerinden birine imza attığını henüz bilmiyordu muhtemelen. Al Pacino ve Robert De Niro’yu takıntılı polis dedektifi ve soğukkanlı hırsız rollerinde karşı karşıya getirmesi Heat’i (1995) unutulmaz kılmak için tek başına yeterli olabilirdi, ama filmin saymakla bitmeyecek başka meziyetleri de var. Hırsız ve polis arasındaki benzerliklere vurgu yapan anlatısıyla, neredeyse varoluşçu denebilecek yaklaşımıyla, kahramanlarını derinlemesine incelerken etik açıdan gri bölgelerde gezinme cesaretiyle, Los Angeles’ın merkezini savaş alanına çeviren çatışma sahneleriyle Heat, gerçek bir aksiyon klasiği.
Mad Max: Fury Road (2015)
George Miller 1979 tarihli Mad Max’le başlayıp 1985 yapımı Mad Max Beyond Thunderdome’la biten seriyle sinema tarihine kült bir post-apokaliptik üçleme armağan etmişti. Takip eden yıllarda komediden animasyona çok farklı türlerde eserler verdikten sonra 2015’te Mad Max: Fury Road’la kıyamet sonrası dünyasına geri dönen yönetmen, gerek seyircinin gerekse eleştirmenlerin ağzını açık bırakan bir aksiyon bombasına imza attı. İddialı görsel fikirleri birbiri ardına sıralayan, gerilimin dozunu bir an olsun düşürmeyen, harika kurgu işçiliğiyle nefes nefese bir tempo yakalayan Mad Max: Fury Road, politik alt metniyle de farklı bir aksiyon sinemasının mümkün olduğunu gösteren bir başyapıt.
Orijinal versiyonlarını geride bırakan en iyi filmleri Türkiye’de çevrimiçi İzleyin
Orijinalinden daha iyi yeniden yapımları nereden izleyebileceğinizi merak ediyorsanız streaming platformlarıyla ilgili güncel verilerimize göz atabilir, hangi filmin kiralama, satın alma ve abonelik seçenekleriyle izlenebildiğini öğrenebilirsiniz.