Öykü Sofuoğlu

Bağımsız sinema yazarlığı ve çevirmenlik yapan Öykü Sofuoğlu, düzenli olarak Cannes, Berlin ve Venedik gibi dünya festivallerini takip etmekte, özellikle deneysel ve kuir sinemayla ilgilenmektedir.

İş deneyimi ve eğitim

Lisans eğitimini Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde tamamlayan Öykü Sofuoğlu, Paris 8 Vincennes - Saint-Denis Üniversitesi’nde sinema alanında yüksek lisans yapmıştır. Şu anda Paris Nanterre Üniversitesi’nde doktora yapan Sofuoğlu, Berlinale Talents ve Locarno Critics Academy gibi film eleştirmenliği workshop’larına katılmaya hak kazanmış, MUBI Notebook, Senses of Cinema ve Variety gibi uluslararası mecralarda yazıları yayınlanmıştır.

En sevdiği filmler ve diziler

Öykü birçok sinemasever gibi en çok sevdiği filmleri seçmekte zorlansa da Chris Marker, Chantal Akerman, Marguerite Duras ve Yasujiro Ozu’nun filmleri kalbinde (ve zihninde) çok özel bir yere sahiptir. Deneysel sinemanın kuytu köşelerinde kendini kaybetmeyi seven Öykü, akademik olarak buluntu film (found-footage) üzerine çalışmalar yapmaktadır.

Öykü Sofuoğlu has written 43 articles on JustWatch. This includes adding news and relevant information to movie & TV show pages.

  • <h1>Lady Gaga’nın en iyi film ve dizi performansları</h1>

    Lady Gaga’nın en iyi film ve dizi performansları

    Günümüz pop müziğinin en sevilen isimlerinden Lady Gaga bu yıl Joaquin Phoenix’le beraber başrollerini paylaştığı Joker: Folie à Deux filmiyle bir kez daha gündemde. Todd Philips’in 2019’da çektiği Joker filminin devamı niteliğindeki Joker: Folie à deux, müzikal olması sebebiyle ilk filmden farklı bir tarza sahip. Filmde Arthur Fleck’in Joker personasına saplantılı bir ilgi duyan Lee Quinzel’ı (DC Evreni’ndeki Harley Quinn’i) canlandıran Lady Gaga, bu rolüyle sinema ve televizyon dünyasındaki konumunu daha da sağlamlaştıracağa benziyor.

    Ünlü sanatçının dizi ve filmlerdeki en iyi performanslarını sıraladığımız bu sayfaya göz atarak merak ettiğiniz yapımları hangi platformlar üzerinden izleyebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

    Lady Gaga’nın, ta The Fame Monster albümündan itibaren kısa film tadındaki müzik klipleriyle kamera önündeki potansiyelini ortaya koymaya başladığını söyleyebiliriz. Beyazperdede ilk kez Robert Rodriguez’in Machete Kills filminde La Camaleón adlı katili canlandıran sanatçı daha sonra Rodriguez ve Frank Miller’ın Sin City: A Dame to Kill For filminde küçük bir rol daha üstlendi.

    Gaga’nın oyunculuk kariyerinde yükselişe geçmesinde Ryan Murphy imzalı American Horror Story’nin yadsınamaz bir rol oynadığı kesin. İlk olarak dizinin beşinci sezonu AHS: Hotel’de sezona konu olan Cortez Oteli’nin zengin, göz kamaştırıcı ve bir o kadar da tehlikeli sahibi Kontes karakterini canlandıran Gaga, bu performansıyla Altün Küre’de mini dizi kategorisinde En İyi Kadın Oyuncu ödülüne layık görüldü. Gaga dizinin altıncı sezonu Roanoke’de ise ölümsüz cadı Scáthach rolünde konuk oyuncu olarak yer aldı.

    2018 yılında Bradley Cooper’ın hem yönetmen hem de başrol oyuncusu olarak yer aldığı A Star is Born ise Lady Gaga’nın Hollywood’a girişini tescillemiş oldu. Basit bir garsonken ünlü country şarkıcısı Jackson Maine tarafından keşfedilen Ally’nin ve ikilinin arasında filizlenen aşkın öyküsünü konu edinen film sekiz dalda Oscar’a aday gösterildi ve Gaga’ya En İyi Kadın Oyuncu ödülünü değil ama “Shallow” bestesiyle En İyi Özgün Şarkı Oscar’ını kazandırdı.

    Gaga daha sonra Adam Driver ve Jared Leto’yla beraber ünlü İtalyan markası Gucci’nin varislerinden Maurizio Gucci’nin hayatına ve eski eşi tarafından bir tetikçi tutularak öldürülmesine odaklanan House of Gucci filminde rol aldı. Ridley Scott’ın yönettiği filmde Gucci’nin eski eşi Patrizia Reggiani’yi canlandıran Gaga’nın performansı, filmin eleştirmenler ve izleyici nezdinde yarattığı hayal kırıklığına rağmen büyük beğeni topladı. Gaga’nın Joker: Folie à deux’den sonra ne tarz projelerde yer alacağını ise bekleyip göreceğiz.

    Lady Gaga’nın rol aldığı film ve dizileri nereden izleyebilirim?

    Pop müziğinde inanılmaz izler bırakan başarılı sanatçının rol aldığı dizi ve filmleri hangi platformlardan izleyebileceğinizi bu sayfadan öğrenebilirsiniz. JustWatch olarak hazırladığımız listede ayrıca konser filmi Gaga Chromatica Ball ve sanatçının hayatını konu edinen biyografik belgesel Gaga: Five Foot Two adlı yapımın da ücretli ve ücretsiz izleme seçeneklerine göz atabilirsiniz.

    Daha fazlasını oku
  • <h1>Joker ve beyazperdedeki tüm uyarlamaları</h1>

    Joker ve beyazperdedeki tüm uyarlamaları

    Batman’in en sevilen azılı düşmanlarından biri olan Joker, altmışlı yıllardan günümüze Jack Nicholson, Joaquin Phoenix ve Heath Ledger gibi Hollywood’un ünlü aktörleri tarafından beyazperdeye taşındı. Farklı yönetmenlerin bakış açısıyla türlü türlü kişilikler, kostümler, hırslar ve zaaflarla donatılan Joker’in hangi filmlerde yer aldığını ve bu filmleri hangi çevrimiçi platformlar üzerinden izleyebileceğinizi öğrenin.

    Not: Bu sayfadaki liste yalnızca “live-action” sinema uyarlamalarını kapsamaktadır. Joker’in büyük çoğunluğuna Mark Hamill’in müthiş sesinin damgasını vurduğu animasyon uyarlamaları da mevcuttur.

    Joker ilk olarak 1966 yılında, aynı adlı TV dizisinden uyarlanan Batman filminde, dizideki rolüne devam Cesar Romero tarafından beyazperdede boy gösterdi. Joker, yaptığı sinsi ve kurnaz planlarla kötülük ustası olarak ekrana taşınsa da esas komik ve “camp” yönüyle dikkatini çekti seyircilerin.

    Tim Burton’ın 1989 tarihli Batman uyarlamasında ise asıl da Jack Napier olarak geçen Joker’e Jack Nicholson hayat verdi. Bruce’un anne ve babasının ölümünün arkasındaki isim olan Napier, Bruce’la mücadele ederken içinde kimyasal atık bulunan bir fıçıya düşer ve yüzü baştan aşağı deforme olur. Bunun üzerine Joker kimliğine bürünen Napier, gözü dönmüş bir şekilde Bruce’tan intikam almaya çalışır. Burton’ın renkli ve uçuk kaçık dokunuşlarının Nicholson’ın etkileyici performansıyla birleştiği bu Joker’in popüler kültürde önemli bir iz bıraktığını söylemek mümkün.

    Ama Joker dendiği zaman beyazperdede akıllara ilk gelen ismin Heath Ledger olduğu kesin. Christopher Nolan’ın sinemadaki diğer Batman uyarlamalarına kıyasla çok daha ciddi ve sofistike bir anlatı evreni yarattığı film serisinde The Dark Knight’da karşımıza çıkan bu Joker, Ledger’ın zamansız vefatının da etkisiyle unutulmaz bir performans olarak hafızalarda yer etti. Oyuncunun, filmlerde ve çizgi romanlarda çoğu zaman komedi unsuru olarak kullanılan bu karaktere kattığı derinliğe neredeyse hiçbir süper kahraman uyarlaması erişemedi desek yeridir.

    Sekiz yıl aradan sonra DC Genişletilmiş Evreni’nde (DCEU) karşımıza çıkan Joker karakterine ise Jared Leto hayat verdi. Diğer uyarlamalara kıyasla hikâyelerde yan karakter düzeyinde işlenen Joker, sırasıyla Suicide Squad, Birds of Prey ve Zack Snyder’s Justice League’de boy gösterdi. Leto’nun Joker’inin başrolde yer alacağı ayrı bir filmi için hazırlıklar yapılsa da proje iptal oldu.

    Bu projenin yerini, Todd Philips’in imzasını taşıyan ve DCEU filmlerinin dışında konumlanan 2019 tarihli Joker filmi aldı. Arthur Fleck isminde ruhsal sorunlar yaşayan başarısız bir stand-up komedyeninin çevresinden gördüğü muamele yüzünden kendisini kaybedip bir dizi cinayet işlemesi ve bunun sonucunda Gotham Şehri’nde bir ikon haline gelmesini konu edinen filmin başrolünde Joaquin Phoenix yer aldı. Phoenix’in etkileyici ve özgün performansı onun da tıpkı Ledger gibi En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ıyla ödüllendirilmesine vesile oldu. İlk filmden tarz olarak uzaklaşan müzikal türündeki devam filmi ise 81. Venedik Film Festivali’nde görücüye çıktı. Arthur Fleck’in hapishanede yargılanmayı beklerken tanıştığı Lee Quinzel’le ilişkisine odaklanan Joker: Folie à deux’de Joaquin Phoenix’e ünlü şarkıcı ve aktris Lady Gaga eşlik etti.

    Matt Reeves’in Batman filminde adı geçmese de Barry Keoghan’ın cameo’suyla filmde yer alan veya Vera Drew’ın parodi tarzdaki The People’s Joker filminde iki trans karaktere ilham kaynağı olan Joker’in beyazperdede daha birçok versiyonunu izleyeceğimiz kesin. JustWatch olarak hazırladığımız ve düzenli olarak güncellediğimiz bu sayfa sayesinde Gotham City’nin ikonik kötüsünün yer aldığı tüm filmleri keşfedebilir, onlara hangi platformlardan erişebileceğinizi öğrenebilirsininiz.

    Daha fazlasını oku
  • <h1>Halloween serisindeki tüm filmleri sırayla izleyin</h1>

    Halloween serisindeki tüm filmleri sırayla izleyin

    Korku sinemasının en usta yönetmenlerinden John Carpenter’ın 1978 yılında başlattığı Halloween serisi bugün slasher türünün en popüler yapımları arasında kabul ediliyor. Şimdilik 13 filmden oluşan seri, Carpenter’ın ardından farklı dönemlerde ve farklı yönetmenlerin elinde devam filmlerinden yeniden çevrimlere çok çeşitli yapımlara imza atılarak günümüze kadar ulaştı. İzlemesi seyirci açısından âdeta farklı sonlara sahip bir oyun oynuyormuş hissi uyandıran seriyi farklı anlatı çizgileri bağlamında değerlendirmek mümkün.

    Halloween serisi hangi şekillerde izlenebilir?

    Farklı yeniden çevrimler ve devam filmlerinde yana hiçbir eksiği olmayan Halloween serisini şu sıralamalara göre izlemek mümkün.

    Orijinal Seri + Thorn Laneti Üçlemesi

    • Halloween (1978)
    • Halloween II
    • Halloween 4: The Return of Michael Myers
    • Halloween 5: The Revenge of Michael Myers
    • Halloween 6: The Curse of Michael Myers

    Orijinal Seri + Laurie’nin dönüşü

    • Halloween (1978)
    • Halloween II
    • Halloween H20: 20 Years Later
    • Halloween: Resurrection

    Rob Zombie’nin Halloween’i

    • Halloween (2007)
    • Halloween II (2009)

    Orijinal Film + Blumhouse devam filmleri

    • Halloween (1978)
    • Halloween (2018)
    • Halloween Kills
    • Halloween Ends

    Carpenter’ın Debra Hill ile beraber kaleme aldığı ilk Halloween filmi, Cadılar Bayramı gecesi liseli genç bebek bakıcılarını öldüren saplantılı seri katil Michael Myers’ı konu edinmekteydi. Myers’ın peşindeki psikiyatristi Dr. Sam Loomis’in yanı sıra öldürmek için esas hedefinde olan Laurie Strode’un da esas karakterlerini oluşturduğu filmde Nick Castle, Jamie Lee Curtis ve Donald Pleasence rol aldı. Michael’ın Laurie’nin peşini bırakmadığı Halloween II’de Carpenter ve Hill yalnızca yürütücü yapımcı olarak yer aldı. Laurie’nin kimliğine dair sürpriz bir gerçeğin ortaya çıktığı ikinci filmin ardından gelen Halloween III: Season of the Witch ise, Myers karakterinin yer almadığı bir antoloji film olarak tasarlandı.

    Slasher türünden uzaklaşarak, filmleri Cadılar Bayramı gecesiyle bağlantılı tematik bir seriye dönüştürme hedefiyle çekilen üçüncü film başarısız olunca 1986 yılında çekilen Halloween 4: The Return of Michael Myers azılı katil kahramanı geri döndürdü. Halloween serisi içinde Thorn Üçlemesi olarak anılan filmlerin birincisi olan Halloween 4, patlamadan sonra hayatta kalmayı başaran Myers’ın Laurie’nin kızı Jamie’nin peşine düşmesini ve Doktor Loomis’in ona engel olmaya çalışmasını odaklandı. Ancak burada Myers’ın işlediği cinayetlere aslında bir lanetin sebep olduğunu ve bunu daha sonra Jamie’ye aktardığı şeklinde özetleyebileceğimiz “Thorn laneti anlatısı” serinin kahramanına bambaşka bir boyut katmış oldu. Bu hikâye akışını devam ettiren Halloween 5: The Revenge of Michael Myers ve Halloween: The Curse of Michael Myers Ile üçleme ne yazık ki serinin hayranlarını pek tatmin etmeyecek şekilde tamamlandı.

    Orijinal filmin yirminci yılında çekilen Halloween H20: 20 Years Later, Thorn Üçlemesi’ni yok sayarak Myers’ın ortadan kaybolduğu, Laurie’nin ise kardeşinden kaçabilmek adına kendisini ölmüş gibi gösterdiği yeni bir hikâye akışı sundu. Laurie’nin oğlu John’u Michael’dan korumaya çalıştığı H20’nin ardından Michael’ın yine Laurie’nin elinden kaçmayı başardığını öğrendiğimiz Halloween: Resurrection geldi. Ancak artık film sayısı sekize ulaşmış serideki 2002 tarihli bu son film, bir önceki filmden sonra hikâyeye hiçbir şey katmadığı gerekçesiyle, eleştirilerin hedefi oldu.

    Amerikalı heavy metal sanatçısı Rob Zombie ise, orijinal hikâyeyi yeniden ele alarak ve kendi sanatsal yorumunu katarak Halloween ve Halloween II adlı iki filme daha imza attı. Devam filmleri ve yeniden çevrimler konusunda şansı pek yaver gitmeyen Halloween serisinin akıbeti hakları John Carpenter’ın da etkisiyle Blumhouse tarafından satın alınınca değişti. 2018 yılında David Gordon Green’in yönettiği Halloween, 1978 yapımı ilk filmin 40 yıl sonrasında geçmekte ve Michael ve Laurie’nin kardeş olduğu hikâye izleğini yok saymaktaydı. Jamie Lee Curtis’in Laurie rolünde geri döndüğü film, orijinalin ruhuna büyük oranda sadık kalarak serinin hayranlarının büyük beğenisini topladı. Bu devam filminin ardından yine Green’in yönettiği Halloween Kills ve Halloween Ends geldi.

    Halloween serisini çevrimiçi olarak nereden izleyebilirim?

    JustWatch olarak John Carpenter’ın yarattığı bu ikonik slasher serisinin farklı hikâye akışlarını keşfetmek istiyorsanız doğru adrestesiniz. Aşağıda yapım yıllarına göre kronolojik olarak da listelediğimiz filmlerin farklı izleme seçenekleriyle beraber hangi platformlarda mevcut olduğunu kolayca öğrenebilirsiniz. 

    Daha fazlasını oku
  • <h1>Rosemary’s Baby serisindeki yapımlar hangi sırayla izlenmeli?</h1>

    Rosemary’s Baby serisindeki yapımlar hangi sırayla izlenmeli?

    Bugün bile korku gerilim klasikleri listelerinin en üst sıralarında yer alan Rosemary’s Baby ilk olarak 1967 yılında Ira Levin tarafından kaleme alınmıştı. Bir yıl sonra Polonya asıllı yönetmen Roman Polanski’nin beyazperdeye uyarladığı aynı adlı film, bütçesinin on katı kadar hasılat elde ederek büyük bir hit haline geldi. Başrollerinde Mia Farrow, John Cassavetes gibi isimlerin yer aldığı film Ruth Gordon’a En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscar’ını kazandırmıştı.

    Rosemary ve Guy Woodhouse çiftinin New York’ta yeni bir eve taşınmasıyla başlayan film, Rosemary’nin bu binada yaşanan karanlık ve tekinsiz olayların girdabına doğru çekilmelerini konu ediniyor. Onlardan önceki merhum ev sahibinin tuhaf davranışlarından, binada intihar eden genç dansçı Terry’ye gizemli ve korkutucu olayların yaşandığı binada Woodhouse çiftinin yolları komşuları Minnie ve Roman Castavet çiftiyle kesişiyor. Hamile kalan Rosemary’nin hem bedenindeki hem de kocasının ve komşularının ona karşı davranışlarındaki değişimler, genç kadının gerçeklik algısını alt üst etmeye başlıyor zamanla. Etrafını saran bu karanlığın esas sebebinin Deccal’in doğumu için planlar yapan bir Satanist bir tarikat olduğunu keşfettiğindeyse iş işten çoktan geçmiş oluyor Rosemary için…

    Rosemary’s Baby’den sekiz yıl sonra ABC televizyonlarında filmdeki olayların devamını konu edinen Look What’s Happened to Rosemary’s Baby adlı bir devam filmi yayınlandı. Ruth Gordon dışında orijinal filmden oyuncuların yer almadığı bu sequel, Rosemary ve Guy’ın oğulları Adrian’ın yetişkinliğini ele aldı. Film Adrian’ın, tıpkı annesine olduğu gibi gibi kendisinin de peşini bırakmayan Satanist tarikatın elinden kurtulmaya çalışmasını anlatıyordu. Rosemary’s Baby’yle ilgili, Ira Levin’in 1997’de bu devam filminden tamamen bağımsız Son of Rosemary adında bir kitap kaleme aldığını da not düşelim.

    2014 yılında ise NBC, hikâyeyi günümüze uyarlayan iki kısımdan oluşan dört saatlik bir mini diziye imza attı. Başrollerinde Zoe Saldana, Patrick J. Adams, Carole Bouquet ve Jason Isaacs’in yer aldığı bu yeni Rosemary’s Baby’nin yönetmenliğini ise usta yönetmen Agnieszka Holland üstlendi. Hikâyeyi günümüze uyarlamasının yanı sıra olayların New York değil de Paris’te geçtiği (ve Minnie Castevet’in Margaux adını aldığı) bu remake’in ilk filme kıyasla özgün ve yaratıcı bulunmadığını söylemek mümkün.

    Yönetmen koltuğunda Natalie Erika James’in oturduğu Rosemary’s Baby prequel’ı Apartment 7A ise bu defa trajik sonunu çok iyi bildiğimiz genç dansçı Terry Gionoffrio’nun Castavet çiftiyle yolunun nasıl kesiştiğini ve filmde yaşanan olaylara nelerin sebep olduğunu anlatıyor.

    Rosemary’s Baby serisindeki yapımlar hangi sırayla izlenmeli?

    JustWatch ekibi olarak hazırladığımız aşağıdaki listede Rosemary’s Baby ile bağlantılı tüm yapımları bulabilirsiniz. Yapım yıllarına göre kronolojik olarak listelediğimiz sayfada bu içeriklerin ücretli veya ücretsiz olarak hangi platformlardan izlenebileceğine dair bilgi alabilirsiniz.

    Daha fazlasını oku
  • <h1>The Penguin’i sevdiyseniz bu yapımlara mutlaka göz atın</h1>

    The Penguin’i sevdiyseniz bu yapımlara mutlaka göz atın

    Gerek çizgi romanlarda gerek sinema uyarlamalarında Batman evreninin en ikonik kötülerinden biri kabul edilen Oswald “Oz” Cobb (çizgi romanlarda Cobblepot), namı diğer Penguin, son olarak Matt Reeves’in 2022 tarihli The Batman filminde yer almıştı. Colin Farrell, neredeyse tanınmaz hale geldiği bu rolüyle, filmin devamı niteliğindeki spin-off dizisi The Penguin’de bir kez daha karşımızda.

    Reeves’in filminde Falcone Suç Ailesi’ne bağlı bir gangster olarak tanıdığımız Oz Cobb, Riddler’ın işlediği cinayetlere bağlantılı olabileceği gerekçesiyle sorgulanmıştı. Cobb işlemediği suçlar yüzünden zan altında bırakılsa da Riddler’ın esas hedefinin Salvatore Maroni’ye ihanet eden Carmine Falcone olduğu ortaya çıkmıştı.

    Türkiye’de blutv üzerinden izlenebilen The Penguin dizisinde ise, Riddler’ın Falcone’yi ortadan kaldırmasıyla Gotham Şehri’nin suç imparatorluğunu ele geçirmek için harekete geçen bir Oz’la karşı karşıyayız.

    The Penguin, esasen Batman çizgi roman evrenine dayansa da özellikle Amerikan popüler kültüründeki gangster ve mafya figürlerinin sinema ve televizyondaki temsillerinden beslenen bir dizi olma özelliği taşıyor. The Penguin’i izleyen veya izlemeyi düşünenler için hazırladığımız bu mini rehberde, diziye ilham kaynağı olmuş yapımlar kadar benzer bir tarza ve yaklaşıma sahip yapımları da bulabilirsiniz.

    Colin Farrell, her ne kadar etkileyici performansıyla karaktere yepyeni bir boyut katsa da bu Penguin karakterinin beyazperdede (ve televizyonda) ilk görünüşü değil. Batman Dönüyor filminde  Danny DeVito’nun canlandırdğı ve Tim Burton’ın nev-i şahsına münhasır tarzının tüm niteliklerini taşıyan Penguin’i anmamak olmaz. FOX’ta yayınlanan Gotham dizisinde ise çok daha genç ve henüz yükselişte olan bir Oswald Cobbblepot karşımıza çıkıyor. Penguin karakterinin farklı temsillerini merak eden seyirciler bu iki yapıma bakmadan geçmemeli!

    The Penguin dizisi ise esasen güç elde etme hırsına ve bu uğurda yapılabileceklere dair bir hikâye anlatıyor ve bu bağlamda dizinin yaratıcısı Lauren LeFranc’ın da röportajlarında belirttiği üzere özellikle Brian de Palma’nın kült klasiği Yaralı Yüz’ü akla getirdiğini söylemek mümkün. Yükselmeye ve konumlarını garantiye almaya çalışan mafya anlatıları göz önünde bulunursa Sıkı Dostlar ve Uzun Kutsal Cuma gibi filmler de The Penguin için bir referans olarak düşünülebilir.

    Mafya kültüründe “aile” kavramının ne kadar önemli olduğunu herkes bilir. The Penguin’de özellikle Falcone ailesi aracılığıyla ekrana yansıyan temsillerin izlerini ise Baba ve The Sopranos gibi klasiklerde gözlemek mümkün. Çok sayıda seyircinin, kişiliği, tavırları ve özellikle annesiyle olan ilişkisi sebebiyle Oz Cobbs karakterini Tony Soprano’yla kıyaslamasına şaşmamalı. Dizinin estetik dünyası ve Gotham City’nin karanlık, tekinsiz ve günümüzde geçmesine rağmen eskiyi andıran atmosferinin ise Peaky Blinders ve Boardwalk Empire gibi dönem dizilerini akla getirdiği kesin.

    The Penguin, çizgi roman evrenlerinin gerçeklikten uzak, plastik dünyalarına meydan okuyan ve ağırlık katan yapımların en yeni örneklerinden bir tanesi. Christopher Nolan’ın Batman serisiyle başlayan ve Matt Reeves’in farklı bir estetikle yeni bir boyut kattığı bu sinema yaklaşımının bir benzerini Todd Philipps’in Joker ve Joker: İkili Delilik filmlerinde de görüyoruz. Eğer siz de genellikle tek boyutlu bir biçimde tasvir edilen kötü karakterleri, kompleks kahramanlara dönüştüren filmlerden hoşlanıyorsunuz bu seriye de göz atmayı unutmayın.

    Daha fazlasını oku